Bu Blogda Ara

slider

Son Paylaşılan

Navigation

Tanzimat dönemi edebiyatı ve özellikleri

Tanzimat Dönemi Edebiyatı ve özellikleri (1860-1895)
  • Tanzimat Fermanının ilanından (1839) sonra bu edebiyatın tohumları serpilmeye başlamıştır.
  • Batılı tarzda ilk eserler bu dönemde verilmeye başlanmıştır.
  • Hak, adalet, özgürlük, vatan kelimeleri bu dönemde ilk defa kullanılmaya başlanmıştır.
  • Tanzimat edebiyatı kendi arasında ikiye ayrılır: Birinci ve İkinci Dönem Tanzimat Edebiyatı)
  • Yazı dilini halkın anlayacağı dile yakınlaştırmaya çalışmışlardır.
  • Tiyatroyu halkı aydınlatma aracı olarak görmüşlerdir.
  • Toplumcu bir çizgi tutmaya çalışmışlardır.
  • Divan edebiyatındaki "bölüm güzelliğine" karşın "konu bütünlüğüne, güzelliğine" önem vermişlerdir.
  • Tanzimat birinci dönem sanatçıları (Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi) ikinci dönem sanatçılarına göre daha halkçı olmuşlardır.
BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI VE ÖZELLİKLERİ (1860-1876)
  • Divan edebiyatını eleştirmelerine rağmen onun etkisinden kurtulamamışlardır.
  • Vatan millet, hak adalet, özgürlük gibi kavramlar ilk defa bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.
  • Batılı anlamda ilk esereler bu dönemde verilmeye başlanmıştır.
  • Toplumu bilinçlendirmek için edebiyatı bir araç olarak görmüşlerdir.
  • Dilin sadeleşmesi gerektiğini söylemişler ancak pek başarılı olamamışlardır bu konuda.
  • Roman, modern hikâye, tiyatro, gazete, eleştiri, anı bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.
  • Bu dönemin sanatçıları aynı zamanda devlet adamı sıfatı da taşıyorlardı.
  • Klasizim (Şinasi, Ahmet Vefik Paşa) romantizm (Namık Kemal, Ahmet Mithat) den etkilenmişlerdir.
BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI SANATÇILARI

ŞİNASİ (1826-1871)

Edebiyatımıza birçok yeniliğin yerleşmesini sağlamıştır.
Asıl adı İbrahim'dir.
İlklerin yazarıdır: İlk tiyatro, ilk şiir çevirisi, Batılı anlamda ilk fabl, ilk özel gazete, ilk makale, ilk noktalama işaretini kullanan kişidir.
Halk için sanat görüşünü benimsemiştir.
İlk tiyatro eserimizi: Şair Evlenmesi'ni yazdı.
İlk makaleyi yazdı: Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi
İlk özel gazetesi çıkardı: Tercüman-ı Ahval
Eserleri: Durub u Emsalı Osmaniyye (Osmanlı Atasözleri Kitabı), Tercüme i Manzume (Çeviriler), Müntehabat -ı Eşar(şiirleri), Divan-ı Şinasi, Tasvir i Efkâr

NAMIK KEMAL (1840-1888)

Vatan şairimizdir.
Toplumcu bir sanat çizgisindedir.
Vatan, millet, özgürlük kelimelerini edebiyatta ilk kullanan kişidir.
Tiyatroları oldukça ses getirmiştir. Tiyatroyu bir eğlence ve halkı bilinçlendirme aracı olarak görmüştür.
Romantizmin etkisindedir.
Eserleri:
ilk tarihi romanımız; Cezmi
İlk edebi romanımız; İntibah
Tiyatroları : Vatan yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Gülnihal, Kara Bela,Celalettin Harzermşah
Eleştiri eserleri: Renan Müdafenamesi, Tahrib-i Harabat (Ziya Paşa'ya karşı)
İrfan Paşa'ya Mektup, Takip
Diğer eserleri: Kanije, Silistre Muhasarası, Osmanlı Tarihi, Büyük İslam Tarihi, Evrakı Perişan

ZİYA PAŞA (1825-1880)

İlk edebiyat tarihi taslağı sayılan "Harabat"eserini yazmıştır.
Halk şiirinin ve dilinin gerçek edebiyatımız olduğunu belirten "Şiir ve İnşa"adlı makalesini yazmasına rağmen kendisi böyle davranmamıştır.
Biçimce eski içerikçe yeni olmaya gayret göstermiştir.
Terkib-i bent, terci i bent'leri meşhurdur.
Bir çok dizesi halk arasında atasözü gibi kullanılmıştır.
Eserleri: Zafername, Harabat, Eş'ar-ı Ziya, Defter-i Amal, Terkib-i Bent, Terci-i Bent

AHMET MİTHAT EFENDİ (1844-1912)

Halk için roman geleneğini benimsemiştir.
Halkın anlayacağı bir dilde ve onları ilgilendiren konularda eserler vermiştir.
İlk hikâye örneklerimizden biri sayılan :"Letaif-i Rivayet"i yazmıştır.
Romantizmden etkilenmiştir.
En üretken yazarımız odur. "Yazı makinesi" olarak da bilinir. 36'sı roman olmak üzere 200'e yakın eseri vardır.
Eserlerinden bazıları: Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Felatun Bey ve Rakım Efendi, Yer Yüzünde Bir Melek, Henüz On Yedi Yaşında...

ŞEMSETTİN SAMİ ( 1850-1904 )

Devrinin en büyük dil bilgini sayılmıştır.
İlk romanımız olan: Taaşşuk-u Talat ve Fitnat adlı eseri yazmıştır.
Kamus u Türkî adlı sözlüğü yazmış.
Kamus u Fransevi ve Kamus-ı Alam'ı yazmıştır.

AHMET VEFİK PAŞA (1829-1892)

Tiyatromuzun en büyük kilometre taşı sayılır.
Bursa'da kendi adıyla tiyatro kurmuştur.
Halkın tiyatroyu sevmesi için özellikle Moliere'den çeviriler yapmıştır.
Eserleri: İnfiali Aşk, Dudu Kuşlar, Zor Nikâh, Zoraki Tabip, Kadınlar Mektebi ,Şecere-i Türk eserlerinden bazılarıdır.

İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ (1876-1895)

Bireysel konulara dönülmüştür.
Sanat, sanat içindir, görüşü benimsenmiştir.
Dil oldukça ağırlaştırılmıştır.
Tiyatro eserleri oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır.
Realizm ve natüralizm baskın akımlar olarak göze çarpar.
Gazetecilik, ilk dönemdeki toplumsal etki ve işlevini yitirir. Gazetelerdeki siyasal ve toplumsal içerikli yazılar yerini günlük sıradan olaylara bırakır. Toplumsal makalenin yerini de edebi makale alır.

Birinci dönemdeki gibi hece denenmekle birlikte aruz yine egemenliğini sürdürmüştür. Birinci dönemde de kullanılan Divan edebiyatı nazım biçimleri bırakılmaya başlanmıştır.
Şiirin konusu genişletilmiş; ölüm, karamsarlık, aşk, felsefi düşünceler tema olarak seçilmiştir. Sanatçılar, "Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir." anlayışını savunmuşlardır. Bu dönem şiiri Servet-i Fünun şiirine de esin kaynağı olmuştur.
Roman ve öykü tekniği daha da gelişir. Birinci dönem göre daha nitelikli ürünler vermeye başlamıştır. Betimlemeler ilk döneme göre daha da ölçülüdür. Realizm akımının etkisiyle gözleme önem verilmiş, olay ve kişiler daha gerçekçi anlayışla anlatılmıştır.
Nabizade Nazım naturalizmden, Recaizade Mahmut Ekrem ve Samipaşazade Sezai realizmden, Abdülhak Hamit Tarhan ise romantizmden etkilenmiştir.
Tanzimatın ikinci döneminde ürünler veren Muallim Naci Divan edebiyatının tek savunucusudur.
Tanzimat'ın ikinci kuşak sanatçıları: Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Samipaşazade Sezai, Nabizade Nazım, Muallim Naci, Direktör Ali Bey ve Ahmet Cevdet Paşa'dır.

İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ SANATÇILARI

RECAİZADE MAHMUT EKREM (1847- 1914)

İlk realist romanımız olan: Araba Sevdası'nı yazmıştır.
Tevfik Fikret'in akıl hocasıdır.
Muallim Naci ile uzun yıllar süren "eski-yeni" kavgasında yeniyi savunmuştur.
"Sanat sanat içindir ve kafiye kulak içindir." görüşünü benimsemiştir.
Oğlu Nijat Ekrem'in ve diğer iki çocuğununun ölümü onu bireysel ve hüzünlü eserler vermeye zorlamıştır.
"Her güzel şey şiirin konusudur." diyerek şiirin konu zenginliğine katkı yapmıştır.
Muallim Naci'nin Demdeme'sine karşılık Zemzeme adlı kitabı yazmıştır.
Tiyatroları: Afife Anjelik, Çok Bilen Çok Yanılır, Vuslat (Süreksiz Sevinç)
Şiirleri: Zemzeme, Nağme-i Seher, Tefekkür, Yadigâr-ı Şebap
Romanları: Araba Sevdası, Muhsin Bey
İnceleme: Talim-i Edebiyat adlı eseri onun edebiyata dair görüşleri içeren en önemli eseridir. Takdir-i Elhan       

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN ( 1852-1937)

Edebiyatımızın en bireysel şairlerindendir.
Batılılaşma hareketinin asıl öncüsü olarak kabul gördüğü için kendisine" şairi azam" (büyük şair) lakabı verilmiştir.
Gözlem ve izlenimleriyle şiir yazmıştır.
Düşünen adamdan çok yapan adam özelliği taşımaktadır.
Tiyatroları oynanmaya uygun değildir.(Macera-yı Aşk, Sabru Sebat, İçli Kızlar, Finten, Nesteren, Liberte )
Romantizmin etkisinde, metafizik konuları, ölüm, aşk gibi temalar içeren eserler vermiştir.
Makber, Ölü, Bunlar O'dur, Hacle, Garam, İlham-ı Vatan şiir kitaplarıdır.

MUALLİM NACİ (1850-1893)

Recaizade Mahmut Ekrem'le eski- yeni kavgasında eski'yi savunmuştur.
Batılı tarzda şiirler de yazmıştır.
Dili ağırdır ;ancak başarılıdır.
Eserleri: Ateşpare, Füruzan (bkz. Füruzan kimin eseri?), Şerare (şiir) Demdeme, Muallim (eleştiri), Islahat-ı Edebiye (sözlük)

NABİZADE NAZIM (1862-1893)

İlk köy romanımız kabul edilen: Karabibik'i yazmıştır.
Realizm, natüralizm'in öncülerinden sayılır.
İlk psikolojik roman denemesi sayılan: Zehra'yı yazmıştır.

TANZİMAT EDEBİYATINDA ROMAN ve HİKÂYE

Bütün eserler teknik açıdan zayıftırlar.
Duygusal ve acıklı konular işlenmiştir.
Yazarlar olaylara müdahalede bulunmuştur.
Eserlerde karakter oluşturulamamıştır. Genellikle ya iyi ya da kötü özellik taşıyan tipler kullanılmıştır.
İyiler eserlerin sonunda mükâfat alırlar, kötüler de cezalarını alırlar.
Tanzimat ikinci dönemin sanatçıları birinci döneminkilere göre daha başarılı olmuştur.

Ayrıca bkz. Tanzimat Dönemi Edebiyatında Hikâye (Öykü) ve Roman Özellikleri

Divan edebiyatımızın Leyla ile Mecnun, Hüsrev ile Şirin, Yusuf ile Züheyla, v.b. mesnevilerini; halk edebiyatımızın Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber, v.b. öyküleri; meddah öykülerini; Battal Gazi, Hayber Kalesi, v.b. gibi dinsel ve tarihsel öyküleri bir kenara bırakırsak, Avrupa'daki anlamıyla öykü ve roman türleri Türkiye'ye Tanzimat edebiyatı ile girmiştir. Çeviri ile başlayan bu süreç, taklitler ile devam ederek gelişmiş ve kimliğini kazanarak günümüze gelinmiştir.

Edebiyatımızda görülen roman biçimindeki ilk eser, Yusuf Kamil Paşa'nın Fénelon'dan çevirdiği "Telemak"tır (1859). Bu eser özetlenerek çevrilmesine rağmen uzun yıllar ("Ahlak kitabı" olarak görüldüğünden) okullarda okutulmuştur.

Bu ilk dönemde bu tercüme eseri takip eden bir çok eser daha çevrilmişti. Ancak, bu eserlerdeki en büyük sorun "dil"di. Dil oldukça ağırdı. Alışılagelen eski dil kullanımı Batı romanına uygun değildi. İkincisi de batı kültürü ile Osmanlı kültürü arasında ki ahlak farkıydı. Çevrilecek eserler Müslüman ahlakına ters düşmemeliydi.

Türk edebiyatında öykü ve roman alanındaki yerli ürünler, Ahmet Mithat'ın 1870'te basılan "Kıssadan Hisse" ve "Letaif-i Rivayat" adlı öykü kitapları ile verilmeye başladı.

Tanzimat döneminde çeviri eserler için söz konusu olan dil ve ahlak sorunları yerli eserlerin de başlıca sorunları oldu.
Tanzimat Dönemi Edebiyatında Hikâye ve Roman Özellikleri

1 - Tanzimat edebiyatı öykü ve romanında olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır; olayların olmuş ya da olabilir izlenimini bırakması gerektiği konusunda bütün Tanzimat romancıları birleşmişlerdir.
2 - İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görülür.
3 - Daha ilk eserlerden başlayarak, Tanzimat edebiyatı öykü ve romancılarının bir kısmı halka (Ahmet Mithat, Emin Nihat, Şemsettin Sami, Nabizade Nazım), bir kısmı aydın kişilere (Namık Kemal, Sami Paşazade Sezai, Recaizade Mahmut Ekrem) seslenmeyi tercih etmişlerdir.
4 - Bunun sonucu olarak da, halka seslenen yazarlar sade dille, aydın kişilere seslenen yazarlarsa yabancı sözlük ve dil kuralları ile yüklü bir dille yazmışlardır.
5 - Eserler genel olarak, duygusal, acıklı konular üzerine kurulmuştur.
6 - Tanzimat öykü ve romanında işlenen önemli temalar: "tutsaklık"; zorla yapılan evliliklerin doğurdu acı sonuçlar; Batı uygarlığı ile Osmanlı uygarlığı arasındaki farkların karşılaştırılması; kadın erkek arasında ki ilişkilerde değişik ortamlarda gelişen evlilik, aşık olma temaları ağırlıklı olarak işlenmiştir.
7 - Tanzimat edebiyatının ilk döneminde yetişen ve romantizm akımının etkisi altında kalan yazarların eserlerinde bu akımın özelliği olarak:
  • Tesadüflere çok yer verilmiştir.
  • Yazarların kişiliği gizlenmemiş; ikide bir okuyucuya "Ey Kaari!" (okuyucu) diye seslenilmiş; olaylar okuyucuyla konuşa konuşa yürütülmüştür.
  • Sırası düştükçe, olayın yürüyüşü durdurulmuş, bir takım bilgiler verilmiştir.
  • Roman aracılığı ile bireyi eğitme ve toplumu düzeltme amacı gözetilmiş; bunun için de siyaset, din, ahlak, felsefe v.b. ile ilgili düşünce ve bilgiler ya olayın yürüyüşü durdurulup ya da olayların örülüşü içinde dolaylı olarak okuyucuya aktarılmıştır.
  • Kahramanlar çoğu zaman yaşamdan alınmış doğal kişilerdi. Ancak kimi zaman olağanüstü olaylara ve insanlara da yer verilmiştir.
  • Kahramanlar çoğu zaman tek yönlüdür. İyiler tamamen iyi, kötüler de tamamen kötüdür.
  • Olayların sonunda, çoğu zaman iyiler ödüllerini, kötüler ya da suçlular cezalarını alırlar.
  • Kahramanlar çoğu zaman bir görüşte aşık olurlar.
  • Yer ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri süslemek için yapılmıştır.
  • Kişi tasvirleri de çoğu zaman olay içinde eritilmemiş; tersine, olayın yürüyüşü durdurularak, kişinin kaşı, gözü, saçı, v.b. özellikleri teker teker anlatılmıştır.
8 - Tanzimat edebiyatının ikinci döneminde yetişen realizm (gerçekçilik) ile natüralizm (doğalcılık) akımlarının etkisi altında kalmaya başlayan yazarların eserlerinde ise, gözleme önem verilmiş, nedenlerle sonuçlar arasında bağlar aranmış, olağanüstü olaylar ve kişiler bırakılmış, anlatılan her şeyin olabilir izlenimini bırakmasına dikkat edilmiştir.

Tanzimat Edebiyatında Roman

Türk edebiyatında roman 1860'tan sonra başlar, Edebiyatımızdaki ilk roman, François Fenelon'dan Yusuf Kâmil Paşa tarafından Telemak (1862) adı ile çevrilen romandır. O dönemde çevrilen diğer romanlar: Sefiller, Monte Kristo Kontu, Atala, Paul ve Virginie...

Fransız romanlarından çevrilen örneklerin ardından Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami gibi yazarlar roman yazmaya başlamışlardır. Türkçede roman niteliğini taşıyan yerli ilk roman Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-u Talat ve Fıtnat adlı eseridir.

Batılı anlayışta yazılan ve çevrilen romanları tanıyana kadar Türk okuyucusu, çeşitli kaynaklardan gelen hikâyeleri okuyordu: Halk hikâyeleri ve mesneviler. Hacim bakımından bazen bir roman büyüklüğünde de olabilen mesneviler, Divan edebiyatı nazım şekillerinden biriydi. Pek çok karakteri ortak olan mesnevilerde Leylâ ile Mecnun, Yusuf ile Zeliha, Hüsrev ve Şirin hikâyeleri değişik şairlerce işlenmişti. Gözleme ve gerçekçiliğe yer verilmeyen mesnevilerde dil çok ağırdı ve psikolojik analizlere yer verilmezdi. Mesneviler bu özellikleri ile romandan çok, gelişmiş bir masal olarak kabul edilebilir. Halk hikâyeleri de mesnevilerle benzer hikâyeleri anlatmıştır. Halk hikâyeleri dil ve üslûp bakımından halkın konuşma diline ve üslûbuna çok yakındır.

Batıdan gelen roman, Tanzimat döneminde iki yoldan gelişmiştir. Birinci yol, Ahmet Mithat'ın, Batılı hikâye ve romanla Türk halk hikâyelerini uzlaştırmaya çalıştığı yoldur. Yazar, romanlarını yazarken Halk hikâyeciliğinden yararlanmıştır. Sanatçının bu tarz ile yaptığı, halk hikâyelerinin modernleştirilmesi çalışmasıdır.

Tanzimat romancılığındaki ikinci yol ise Namık Kemal'in Batılı hikâye ve roman tekniğini uygulamaya çalıştığı yoldur. Tanzimat edebiyatının diğer romancıları Ahmet Mithat'ın değil, Namık Kemal'in yolunu seçmişlerdir. Tanzimat romancıları, hem kendilerinin hem de Türk okuyucusunun asırlardan beri romantizme olan büyük yakınlığından dolayı romantizmi izlemeyi tercih etmişlerdir.
Tanzimat edebiyatında Ahmet Mithat popüler romanın, Namık Kemal edebî (sanatkârane) romanın öncüsü olarak ortaya çıkmış, bu iki romancı roman kurgusunda, tekniğinde, dil ve üslûpta ayrılarak iki ayrı damar oluşturmuşlardır.

Tanzimat Romanının Genel Özelliği

Kişi: Tanzimat romanlarının birinci dönem sanatçıları tarafından yazılanlarında (İntibah, Felatun Bey'le Rakım Efendi, Cezmi) idealize edilmiş kişiler vardır. Namık Kemal, Cezmi'de kendi gençliğini ve kişiliğini anlatır âdeta. Ahmet Mithat'ın Felatun Bey'le Rakım Efendi'sinde Felatun Bey batılılaşmayı yanlış anlayan bir tiptir; Rakım Efendi ise batılılaşma konusunda idealize edilmiş bir tiptir ve doğru batılılaşmanın nasıl olacağını gösterir.
İkinci dönem sanatçılarının eserlerinde ise (Sergüzeşt, Karabibik, Araba Sevdası) gerçekçi kişiler vardır: Dilber (cariye), Karabibik (köylü), Bihruz Bey (Batılılaşma sevdalısı cahil bir adam)... Tanzimat sanatçıları, her kesimden kişiyi kendi sosyal ve ekonomik konumlarına uygun olarak konuşturmuşlardır.
Olay: Tanzimat romanında anlatılan olayların ya gerçek ya da gerçeğe benzer olması gerektiği düşüncesi hâkimdir. Şemsettin Sami, Taaşşuk-ı Tal'at ve Fıtnat'taki olayların gerçekten yaşanmış olduğunu söylemiştir. Tanzimat romanlarında olayların merkezinde aşk ve entrikalar vardır. Tanzimat sanatçıları romanları sürükleyici hâle getirmek için aşkı ve entrikayı olayların gelişmesinde tesadüflere çok yer vererek başarılı bir şekilde kullanmıştır. İntibah, Sergüzeşt, Araba Sevdası, Müşahedât, Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, Zehra adlı romanlarda bunun uygulamasını görebiliyoruz. Tanzimat romanında yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olaylar anlatılmıştır.
Zaman: Tanzimat romanlarında zaman, Cezmi dışında, sanatçıların yaşadığı zaman, genellikle Osmanlı toplumunun Batı ile tanışmaya başladığı dönemdir. Bazı romanlarda Batıya dönük kişilerin yaşamı ve zamanı (Araba Sevdası, Felatun Bey'le Rakım Efendi) bazı romanlarda ise Osmanlı'nın içe kapanık dönemi yansıtılır. (Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, Sergüzeşt) Genel olarak zaman, Osmanlı toplumunun Batı medeniyeti ile tanışmaya başladığı zamandır.
Mekân: Tanzimat romanlarında olayların geçtiği mekân genellikle İstandul'dur. İstanbul'da Çamlıca ve Beyoğlu gibi eğlence mekânları öne çıkar, (İntibah, Araba Sevdası) Bu romanlar aile merkezli olduğu için mekân da aile çevresidir. (Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, İntibah, Zehra, Felatun Bey'le Rakım Efendi, Müşahedât). Ahmet Mithat olayları, hakkında bilgi vermek istediği mekânlarda geçirmiştir. Bu mekânlar, genellikle Anadolu, Suriye, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Batı Avrupa'dır. Karabibik'te ise mekân Antalya'nın bir köyüdür. Cezmi'de olaylar, İran'da ve Kırım'da geçer. Sergüzeşt'in son bölümünde ise mekân Mısır'dır. Tanzimat romanlarında mekân, fon olarak kullanılsa da ağırlıklı olarak o dönemin sosyal yaşamını yansıtacak yerlerdir.

Tema: Tanzimat romanlarında şu konulara ağırlık verilmiştir:
  • Araba Sevdası: Yanlış batılaşmanın yol açtığı komik durumlar. (R. Mahmut Ekrem)
  • Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat: Görmeden evlilik, erkek baskısı ve zulmüne dayalı aile şartları, kadınların esareti. (Şemsettin Sami)
  • İntibah, Araba Sevdası: Yanlış kadınları sevmenin doğurduğu yıkımlar.
  • Sergüzeşt: Kölelik ve cariyelik. (Şemsettin Sami)
  • Karabibik: Bir köy yaşamı. (Nabizade Nazım)
  • Zehra: Kıskançlık ve kıskançlığın yol açtığı olumsuzluklar. (Nabizade Nazım)
  • Cezmi: Tarihi bir olay. (Namık Kemal)
  • Felatun Bey'le Rakım Efendi: Batılılaşmanın hangi yoldan ve ne şekilde olması gerektiği. (Ahmet Mithat Efendi)
Dil ve Üslûp: Tanzimat'ın birinci döneminde halkın anlayacağı bir dil kullanılmış, ikinci dönemde ise bu sade dilden uzaklaşılmıştır.
Ahmet Mithat, olayları heyecanlı bir şekilde anlatmıştır.
Sıfatlara, benzetmelere, abartmalara sıkça yer veren Namık Kemal, romanda anlatılan olaya göre üslûbunu değiştirmiştir. Savaş betimlemelerinde coşkuludur. Diyaloglarda ise sakindir.
Şemsettin Sami, dili kullanmada başarısızdır. Romanında yer yer dil bilgisi bozukluklarına rastlanmaktadır. Yazar, kişilerin kendi ağızlarına göre konuşturulmasında başarılıdır.
Samipaşazâde Sezai, Sergüzeşt'teki betimleme ve analizlerde, Türkçeden uzaklaşmıştır. Eserde özensiz bir üslûp görülür.
Recaizâde Mahmut Ekrem, Araba Sevdası'nda, çoğunlukla Osmanlıca terkip ve tamlamalar kullanmıştır. Romanın dili bu yüzden sade değildir.

Nabizade Nazım ise Farsça ve Arapça kelimelerden ve tamlamalardan mümkün olduğu kadar uzaklaşarak, ortalama bir dil kurmuştur.

TANZİMAT EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
Bu dönemde genellikle "eski- yeni" kavgasına dayanan eleştiriler olmuştur.
Namık Kemal'in Ernest Renan'ı eleştiren Renan Müdafaanamesi bu dönemin önemli eserlerindendir.
Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki Demdeme - Zemzeme tartışması da bu dönemin önemli örneklerindendir.

TANZİMAT EDEBİYATINDA TİYATRO

Tiyatro ilk defa bu dönemde görülmeye başlanmıştır.
İlk tiyatro örneği Şinasi'nin Şair Evlenmesi'dir.
İlk dönemin sanatçıları tiyatroyu bir eğitim aracı olarak görmüşlerdir.
İkinci dönemin sanatçıları da tiyatroyu eğlence olarak görmüşler; ancak onların tiyatroları oynanmak için değil okunmak için yazılmışlardır.
PAYLAŞ
Banner

Danisman Hocam

YORUMLAR:

0 comments: