Bu Blogda Ara

slider

Son Paylaşılan

Navigation

Turgut Uyar

Hayatı
4 ağustos 1927’de altı çocuklu bir ailenin beşincisi olarak dünyaya gelmiştir.İlköğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra, Konya Askeri Okulu, Işıklar Askeri Hava Lisesi ve Askeri Memurlar Okulu'nu bitirip Posof, Terme ve Ankara'da personel subayı olarak görev yapmıştır.

Sanat Yaşamı
Müzikle iç içe bir aileden geldiği için sanata hep yakınlık duymuştur. Şiire olan ilgisi ise çocukluk yıllarında başlamıştır. O yıllarda şiire nasıl başladığını şu şekilde kaleme alıyor;

“Daha ilkokulda vezin ve kafiyeden haberim olmadığı çağlarda manzumeler yazardım. Sonra ortaokul ve lise devresinde boyuna yazdım. Günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazıyordum. Ama ne şiirler ve romanlar. Liseyi bitireceğim yıl, Hayyam, Nedim, Yahya Kemal, Tevfik Fikret, Hamit ve Haşim kıskıvrak tutmuşlardı. Taklit ettiğimi bile bile onlara özenerek, bildiğim ve becerdiğim kadar terkipli filan gazeller mazeller yazardım. Hatta Makber'e Mezar adıyla bir nazire bile yazmıştım." (Dost Dergisi söyleşisi)

İlk şiiri Yad, Yedigün dergisinde (1947) yayınlandıktan sonra adını duyurmaya başlamıştır. Kaynak dergisinin bir şiir yarışmasında (1948) Arz-ı Hal şiiri ile ikincilik kazanınca da Nurullah Ataç'ın güvendiği şairler arasına girmiştir.

İlk dönem şiirlerinde daha çok kendi yaşantısı üzerinde durduğu görülür.Bu dönemde ölçüye ve uyağa önem vermiştir.Aynı zamanda yalnızlık,aşk,ayrılık ve ölüm gibi konuları sık işlediği için bu dönem şiirlerinde Garip akımının izleri görülmektedir.Sonraki dönem şiirlerinde imgeye oldukça yoğun olarak yer vermiş ve İkinci Yeni’nin başlıca şairlerinden birisi olmuştur.Son dönem şiirlerinde ise başlangıçtaki zengin dokunun giderek yalınlaştığı, daha karamsar olmaya başladığı görülmektedir.

Alkol tüketimi neticesinde siroz hastalığına yakalanan Turgut Uyar, ömrünün son dönemlerinde büyük sıkıntılar çekmiş, 22 Ağustos 1985 tarihinde son günlerini de geçirdiği evinde yaşama veda etmiştir.

Kendi kaleminden “Turgut Uyar”
"Ankara'da doğdum. ilk hatırladığım mekan, iki katlı, iki katı biraz karanlıkça küçük bir ev. Ve bu evde ilk zehirlenme... Babam harita binbaşısıydı. Çalışkan bir adamdı, çok iyi bir hattattı. Ankara'nın latin alfabesi ile ilk sokak levhalarını, geceler boyu çalışarak ilk o yazmıştı. Ölümünden on-on beş gün öncesine kadar çalıştı ve her akşam içti rakısını... Seksen yaşını aşmıştı öldüğünde... İstanbul'a göçtük... İlkokula orada başladım. 'Hırka-i Şerif İlkokulu' ya da '19. İlkmektep'... Müziğe ilk yakınlığım alaturkayla olmadı. Oysa babam ut, ölen büyük ablam keman, küçük ablam her türlü telli sazı çalardı. Müzikle ilk yakınlaşmam Necip Celal Antel'in tangolarıyla başlar.

Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır... Dördüncü sınıftaydım. Henüz kare'ye murabba, paralelkenar'a mütevaziyüladla, yamuk'a sibinmünharif, çarpma'ya darp, bölme'ye taksim diyorduk. Bir yıl sonra, beşinci sınıfta değişti terimler. Artık nakıs, eksi; mustatil, dikdörtgen olmuştu. İlk aşkım, sarsıcı, hüzünlü, umarsız ilk aşkım o yıla rastlar. Bir mahalle arkadaşımın dayısının kızı. Onun da benden hoşlandığını sanmak istiyordum. Ne var ki, tek yabanlık pantolonumun tam cebinin üstünde kolay kolay saklanamayan bir yırtık vardı... Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının, hatta somut başkalarının da değil de, hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak... İlk şiirim 1947 yılında Yedigün dergisinde yayımlandı. Çok önemsemedim, heyecanlanmadım. O derginin şiir beğenisinin üst düzeyde olmadığı duygusu vardı içimde. Bir inat sorunuydu benimki. Sonraları, küçücük Kaynak dergisi ile inatlaşmaya başladım. Bir yıl sürdü, başardım... 1948 yılında kur'a usulü tayinle Pasof'a gittim. Yirmi bir yaşında, evli ve bir çocuklu olarak. Pasof'a varışımızın ertesi günü, ilk maaşımı, işe geç başladığım için alamadım ve ilk kez borçlandım. Bakkala gidip kuru fasulye almak istedim... Yoktu kuru fasulye veya benzeri yiyecekler. Böylesi kıyı köşe yörelerde, herkesin kışlık yiyeceğini yaz ortalarında edindiğini öğrendim... Galiba ilk'ler değil önemli olan. Koşullar. bir yaşta herkes dünyayı kendine göre görür, kendine göre yorumlar. Bu gördüğü, kurduğu, yorumladığı, genellikle doğrudur, yaratılışı doğrultusundadır... 'Her şeyden biraz kalır' diyor bir italyan atasözü. En inandığım doğrulardan biri. Söylemeden edemeyeceğim bir doğru da şu: Aşk söz konusu olduğunda, ikinci de, üçüncü de, sonuncu da ilk'tir." (Temmuz 1979)

Şiirleri
Acının tarihi
Ağaçlar uyuyor
Akşam üstü rüyası
Arz-ı hal
Aşk için
Binlerce
• Bir garip ölmüş diyeler
Bir gün sabah sabah
Bir metin nasıl yazılmalı
Bir yazı anlamak
• Büyük gurbetçi
Çılgın - hüzünlü
Çokluk senindir  
• Denge [Tel cambazının tel üstündeki..]
Dünyada dün yoktur
• Federico Garcia Lorca için üç şiir
Göğe bakma durağı
• Günler geçer
• Hazırlandın diyelim
Kalbindir
Kendime ağıt  
Kıyıdaki elmaya bir ses
Ne değişir?
Ne söylenmişse sevmek
• Nutuk
Palyaço  
Rüzgâr
• Senfoni  
Sevda üstüne  
• Sibernetik
Söylenir
Şaşıyorum gözyaşına
Terziler geldiler
Türkiyem
Uzak kaderler için  
Yad

İnceleme
• Bir Şiirden (1984)

Ödülleri
• 1963 Yeditepe Şiir Armağanı; Tütünler Islak ile
• 1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü; Lucretius'tan Evrenin Yapısı çevirisi ile
• 1981 Behçet Necatigil Şiir Ödülü; Kayayı Delen İncir ile
• 1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü; Büyük Saat ile
PAYLAŞ
Banner

Danisman Hocam

YORUMLAR:

2 comments:

  1. Ya Danışman kardeşim. Ne kadar teşekkür etsem azdır. Kısmet önüme geldi. Turgut Uyar'ı bir sürü kitaptan fırsat bulup okuyamamıştım. Sağ ol :) Hem de şiirleri, çok sevindim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizde sağolun arkadaşım.Takipte kalmaya devam edin.Diğer yazar veya eserler için sitedeki arama kısmına yazın aratın yayınlanmışsa çıkar. :)

      Sil