Bu Blogda Ara

slider

Son Paylaşılan

Navigation

ÇEVRE VE ÇOCUK

                                                ÇEVRE VE ÇOCUK

1- Çocuklara yönelik çevre ve doğa eğitiminin önem ve gerekçelerini tartışalım.

Erken çocukluk döneminde doğa ve çevre sevgisinin, bilincinin gelişmesi açısından kritik bir dönemdir. Çocukların erken yaşta doğa ile etkileşimi çocuğun sağlıklı gelişmesini doğaya karşı farkındalık, bağlılık ve ekolojik sorumluluğun gelişmesi açısından önemlidir. 

Çocuklara yönelik çevre eğitimi, çevrenin korunması için tutumlarının, değer yargılarının, bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi, çevre dostu davranışların gösterilmesi ve sonuçlarının görülmesi açısından önemlidir. Çocuklara erken yaşta verilen çevre eğitimi çocukların gelecekteki istendik davranışlarının temelini oluşturur. Erken çocukluk döneminde oluşan değer yargıları ve tutumlar çocukların doğayla olan ilişkilerinde empatinin gelişmesi ve doğaya karşı sevginin oluşmasında önemlidir. Çocuklara doğayı sevdirmek için doğaya yönelik oyunlar ve çocukların doğayla zaman geçirmesi onların doğayı anlamaları ve sevdirilmesi açısından önemlidir. Böylece çocuklar doğayı bir değer olarak görüp doğanın farkına varır ve onu korumak için çabalar. 

Çevre eğitiminin temeli sevgidir. Bu yüzden çocuklara hayvanları ve bitkileri sevdirmek çevre eğitiminin temel taşıdır. Çevre bilincinin geliştirilmesinde bitki ve hayvanları tanıtma, onlara karşı olan ilgiyi arttırma, hayvanlara karşı olan korku ve fobileri yıkmak temel hareket noktasıdır. “Yapılan araştırmalar; çocukluklarında bitki ve hayvanlarla ilgilenen ve doğada çocukluk yaşantıları olan kişilerin ileriki yaşlarında, çocukluklarında bu davranışları yapmayan kişilere göre çevre sorunlarına karşı daha duyalı oldukları ortaya konmaktadır.”

Çocuklar küçük yaştan itibaren görebildiği, dokunabildiği, duyabildiği, duygularını kullanabildiği, merak ettiği, gözlemleyebildiği ve test edebildiği bir ortamda, hızlı ve aktif bir öğrenme gerçekleştirebilir. Bundan dolayı Froebel “ilk yaşlardan itibaren çocuklarla ilişki kurulmalıdır çünkü bu çocuğun bedeni, zihni, ahlaki gelişimi için gereklidir.” Demiştir. 


2. “Çevre ve doğa eğitimi” ile “değerler” arasındaki ilişkiyi tartışalım.

Değerler: İnsanlara seçimlerine yol gösteren, toplum için önemli olan unsurların belirlenmesini sağlayan, kısacası toplumsal yaşamı düzenleyen soyut unsurlardır.”

Her toplumun, kültürün değerleri birbirinden farklıdır ama çevre, doğa ve insanı biyolojik açıdan ele aldığımızda bu değerler sınırlıdır. 

Araştırmalar, değerlerin gençlerin biyolojik çeşitliliği koruma eğiliminde olduklarına rastlamışlardır. Her kültüre ait değerler küçük yaşta yerleşir ve ömür boyu da aynı kalır. Bundan dolayı farklı değer yönelimleri olan bireylerin çevreye yönelik tutum ve davranışlara eğilimleri farklı olmaktadır. 

Çevresel değerler doğayla ilişkili olan değerlerdir ve bireyin doğaya önem verme sebeplerini temsil eder. Çevresel ve doğa değerleri çeşitli bilim insanlarınca sınıflandırılmıştır. Thomson ve Barton insan merkezli ve doğa merkezli olmak üzere sınıflandırmışlardır. Çevre merkezli değerler, doğanın öz değerinden ötürü korunması gerektiği inancını temsil eder. İnsan merkezli değerler ise insanın refahına katkısı nedeniyle doğayı korumanın önemli olduğu inancını yansıtır. Schwartz Değer Kuramı ise üç tür değer yöneliminden bahsetmiştir. Sosyal-özgecil, biyosferik ve bencil. Bunlardan sosyal-özgecil davranışların doğaya yönelik olumlu davranışların olduğunu gözlemlemiştir. Çevresel değerleri ölçmeye yarayan diğer bir araç ise Yeni Ekolojik Paradigma’dır. Bu görüşe göre insan-doğa ilişkisine yönelik temel inançları ve çevre merkezli bir dünya görüşünü temsil etmektedir. Kellert ise doğaya yönelik daha spesifik düşünceleri temsil eden 9 değer yönelimi tanımlamıştır. Değer Tipolojisinde insanın yaban hayvanlarına biyolojik çeşitliliğe bakışı ile ilgilidir. 

Yukarıda bahsedilen araştırmacıların her birinin doğayı ve çevreyi bir değer olarak ele alma şekli farklıdır. Bu da gösteriyor ki her insan yaşadığı çevreye, kültüre ve topluma göre çevre ve doğa eğitimine göre farklı görüşler, davranışlar elde eder. Örneğin: Hindistan da ineğe verilen değer ile Türkiye’de ineğe verilen değer kesinlikle aynı değildir. Çünkü Hint toplumunda inek kutsal bir yer tutmaktadır. Hindistanlı insanlar ineğe vurmayı, öldürmeyi ve kesmeyi bir suç ve günah olarak algılarlar. Burada bahsettiğim ülke yalnızca ineğe değil birçok hayvana karşı büyük bir inanç ve değere sahipler. Örneğin: fare tapınakları vardır. Dolayısıyla Hint kültüründe hayvanlara karşı alınan değerle başka bir kültürde havanlara karşı alınan değer kesinlikle birbirinden farklıdır.    

3. Çevre ve doğa eğitiminin çocukların,

-Problem çözme becerisi

-Karar verme becerisi

-Uyum becerileri

-Sorumluluk duygusunun

Gelişimi açısından katkılarını örnekler vererek ayrı paragraflar halinde tartışalım.

Çevre ve doğa eğitimi yaşam boyu sürmesi gereken bir eğitimdir. Bireyin kişiliğinin şekillenmeye başladığı erken yaşlardan itibaren doğa eğitimi çocuğun bu gelişimine olumlu katkı sağlayacaktır. Okul öncesi dönemde çocukların kazandıkları tutumlar ve davranışların gelecekteki kişiliğinin kalıcı yapısını oluşturmaktadır. Bunun için erken yaşlardan itibaren hazırlanmış çevre ve doğa eğitimi programlarının uygulanması büyük bir öneme sahiptir. 

Çevre eğitimi bireyin kendisi için önemlidir. Doğa, hem insanlara ilham verip huzur içinde yaşamayı sağlarken hem de bireyin kişiliğini ve zihnini besleyebilmektedir.

Problem Çözme Becerisi Açısından: Çocuk erken yaşlardan itibaren çevre ve doğa eğitimiyle etrafı gözlemlemeye, merak duygusunu gidermeye başlayacaktır. Bunun için çocuğun çevreyle ve doğayla bir arada yaşaması ya da etkinlikler yapması onun problem çözme becerisine destek olacaktır. Çocuklara çevre ve doğa sorunlarının (Ör: geri dönüşümün önemi, ses kirliliği, küresel ısınma gibi) çeşitli aktivitelerle anlatılması onlara bu sorunların fark etmelerine yardımcı olacaktır. Çocukların bu sorunlara farklı açıdan bakıp çeşitli çözüm yolları bulmalarına yardımcı olacaktır. Örneğin; çocuğun doğa yürüyüşü yapması çevrede olup biten sorunları daha net şekilde görmelerine neden olacaktır bu da çocukların daha duyarlı daha çözüm odaklı olmalarına yardımcı olacaktır.

“Dünyamız, insan etkileri yoluyla bozulmakta ve ortaya çıkan ekolojik problemlere çözümler bulacak genç nesillere ihtiyaç duymaktadır. Çevresine karşı saygılı, duyarlı çevre bilincine sahip nesiller yetiştirmek için; ekolojik sistemin varlığını en iyi şekilde koruma ve sistemle nasıl uyum içinde yaşayacağının öğretilmesi gerekmektedir.”

Karar Verebilme Becerisi Açısından: Çocuk erken yaştan itibaren çevre ve doğa eğitimi sayesinde olaylara karşı farklı bakış açısı kazanacaktır. Örneğin doğa da yaşayan canlıların bir yaşama hakkı olduğuna dair düşünceler geliştirecektir. Bu sebeple çocuk bu bilinçle ve bu deneyimleyip gördüğü bilgilerle karar verme becerisi gelişir. Bakış açısı genişledikçe, olaylara karşı farkındalık artar. Bu da karar verme yetisine destek olur. 

Uyum Becerisi Açısından: Çocuk doğa ve çevre eğitimi sayesinde hayvanların, bitkilerin, çeşitli canlı ve cansız varlıkların yaşadığı bu çevreye daha iyi uyum sağlar. Örneğin; çocuk bitkilere zarar verme yönteminden çok onlarla bir arada yaşayıp onları besler. Aynı zamanda ondan fayda görür. Çevremizle uyumumuz ne kadar artarsa o kadar çevreye değer verir, koruruz. Bu nedenle çevre ve doğa bilincinin gelişmesi çocukta etraftaki canlı ve cansız varlıklara saygı göstermeleri gerektiğinin bilincini aşılar. 

Sorumluluk Duygusu Açısından; Birey erken yaşlarda aldığı çevre ve doğa eğitimi sayesinde doğadaki canlı ve cansız varlıklara saygı duyması gerektiğini ve koruması gerektiği sorumluluğunu pekiştirir. Ör; anne ve babanın çocuklarına bir köpek alır. Çocuk bu köpekle zaman geçire geçire onun sorumluluğunu daha iyi almaya başlar. Yemek verilmesi gerektiği zaman yemek verip, dışarıya çıkıp gezilmesi ya da onunla oyun oynaması gerektiğinde oyun oynar. Bu köpekle çocuk arasında inanılmaz bir bağ oluşmasına sebep olur. Çocuk köpeğe karşı artık bir sorumluluk sahibidir. 

Demek istediğim çevre ve doğa eğitimi de bu yönle aynı işlevi görür. Çocuk çevresini ve doğasını tanıdıkça ona olan sorumluluğunun farkına varır. Ör; çevreye atık atmaz, bitkileri boş yere kesmez, hayvanlara ve canlı cansız varlıklara zarar vermez. Çünkü doğa ve çevre artık onun sorumluluğundadır.

4. “Çevre ve doğa eğitimi geleceğe yönelik olmalıdır” sözünü çevre ve doğa eğitiminin tüm yönlerini dikkate alarak tartışalım.

Çocuklarımıza daha güzel bir gelecek bırakmak istiyorsak onlara şimdiden çevre ve doğa eğitimini vererek temelini oluşturabiliriz. Bizlerde çocuklarımıza olumlu örnek olarak onlara çevreyi temiz tutmalarını, canlı-cansız varlıklara zarar vermemeleri gerektiğini göstererek öğretebiliriz. Çevre ve doğa eğitimi çeşitli yönler içermektedir. 

Çevre ve doğa eğitimi ömür boyu ve devamlı olmalıdır. Çünkü bizler sağlıklı, temiz bir doğa ve çevre içinde yaşamak istiyorsak bunun için mücadele etmeliyiz. Gelecekte de temiz, sağlıklı bir doğa için şimdiden çocuklarımız ve bizler bu eğitimleri uygulamalı ve bu bilinçle yaşamalıyız. Çünkü gelecek nesillerimiz şimdiden çevremize ve doğamıza bıraktığımız izlerle var olacak ya da yok olacaktır. İnsan nesli ve çevredeki canlı-cansız varlıkların nesli ve devamlılığı için bizler bu eğitimleri çocuklarımıza en iyi şekilde verip bu bilinci şimdiden aşılamalıyız. Vereceğimiz bu eğitimler geleceğe güvenle bakamız açısından bizleri umutlu kılacaktır.

5. “Yürütülen tüm eğitim-öğretim faaliyetleri aslında birer çevre ve doğa eğitimidir” sözünü çevre ve doğa eğitiminin tüm yönlerini dikkate alarak tartışalım.

Doğumumuz, yaşamımız ve ölümümüz tamamen bir doğa ve çevre içinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla aldığımız eğitimler, yaşadığımız kültür ve topluluklar bizi doğaya ve çevreye hazırlamaktadır. Bundan dolayı biz insanlar geçmişten bugüne kadar yaşadığımız bu doğayı ve çevreyi keşfetmek üzerine yaşadık. Tüm bilim insanları bir bilgiyi bir bilimi bulurken doğadan ve çevreden yardım almışlardır ya da taklit etmişlerdir. Okulda gördüğümüz fen, matematik, Türkçe, biyoloji vb. dersleri biz hep doğadan keşfederek bir sayısal değere dönüştürdük. Dolayısıyla biz bu eğitimleri alırken hem çevreye hem de doğaya yönelik bir eğitim olduğunun az çok farkındaydık. Demem o ki “yürütülen tüm eğitim-öğretim faaliyetleri aslında birer çevre ve doğa eğitimidir” sözünde denildiği gibi hem eğitim-öğretim hem de çevre ve doğa birbirinin bir etkileşimidir. İkisini birbirinden ayıramayız.

Eğitim-öğretim boyunca bize öğretilen saygı, sevgi, sorumluluklar gibi değer yargıları biz de çevremize ve doğamıza uygulamak üzerine yetiştirildik. Bu gibi değerleri hem etrafımızdaki insanlara hem de canlı-cansız varlıklara vermeliyiz. 

PAYLAŞ
Banner

YORUMLAR:

2 comments:

  1. Enfes olmuş her açıdan ele almışsınız.Zira artık o yapay kültür yerine doğallığa dönüyor.Otantik havalara en doğrusu.Teşekkürler.


    (Faruk)

    YanıtlaSil