Bu Blogda Ara

slider

Son Paylaşılan

Navigation

MUTLULUK

MUTLULUK

Biz bu dünyaya mutlu olmak, kendimiz olmak, potansiyelimizi yaşamak için doğduk. Bin bir surat halimizin, taktığımız sayısız maskemizin, çeşit çeşit rollerimizin altında hep yaralı bir çocuk, umut arayan bir varlık var. Herkes mutluluk peşinde... Peki ne ola ki bu mutluluk????? Ve ayrıca mutluluğu “yakalamak” için ne yapmalı ki acaba?  Bu mutluluk denen şey kaçan bi şey de mi biz habire peşindeyiz kan ter içinde?

Her insan tutunur bi şeylere ümitsizce, yapışır, medet umar, etiketler mutluluğu bişeye, özdeşleştirir. O koşul olduğunda gelir mutluluk da. Kimine mutluluk kariyerdir, kimine aşk, kimine sahip olamadığı evlat, kimine de para. Evet hepsinin toplamıdır hayat ve hangisi yoksa en çok ona değer biçeriz ve bir düşünürün de dediği gibi; elindekilere değil de elinde olmayana değer verirsin. Bu açgözlülüğünden midir insanoğlunun? Hayır. Bütündür hayat, her şey olduğunda tamdır. İstemeli sonuna kadar, talep etmeli yaşam sürdükçe. Ve fakat asıl bana ters gelen açgözlülükten öte, istemenin doğallığının yanı sıra bu konudaki çabasızlığı insanoğlunun. Adım atmadan talep etmesi, istediğinden emin olmaması, emin olduğu şeye inanmaması. Toplumca (dünya toplumu olarak) kafamız mı karışık nedir? Bir şeyin zaten olmayacağına inanarak, olmasını bekleriz inatla, Beyazın pisikopatı gibiJ Her şey inanmakla başlar evet. Kendine inanmakla, hayata inanmakla, içindeki güce sarılmakla, inandıklarını yaratma gücünü ifade etmekle, değişmekle, kalıplarını kırmakla.. Doğru soruları doğru zamanda kendine ve de evrene sormakla...

Acaba yıllardır peşinden koştuğum şeyi gerçekten istiyo muyum? Bu gerçekleştiğinde hayatım nasıl olacak? Gerçekten istiyorsam bunun için ne yapıyorum? Vs... evet istediğimiz, talep ettiğimiz her şey değerli ve önemli tabi; fakat kendimize, gerçek varlığımıza bu dışsal beklentilerden daha az özen gösteriyor, daha az önem veriyorsak, tüm beklentilerimiz karşılansa dahi bizi ne kadar tatmin edecek? Yoksa üzerimizde yama gibi mi duracak? Bir ağaç yoksa yaprak da, dal da yok... Bir vücut yoksa tüm giysiler boş. Saçın yoksa tokayı napacaksın? Yüzün yoksa gülümsemen ne işe yarar? Sözün yoksa konuşman? Bakışın yoksa gözlerin? Somut dünyayı soyuta çevirmeden ve beden olarak geldiğini sandığın dünyada ruhunla var olmadığında neye yarar mutluluk sandıkların? Ama dimdik duran bir bedenin üstünde giydiği her şey yakışır. Sağlıklı bir ağaçta nice meyveler yetişir. Aslolan özdür. Özünü doyurmayan her zaman açtır. Yüzlerce şey indirirsin de midene, ruhun açtır. O doymadan, sen doymak nedir bilmezsin.

Zannedildiği gibi doyumsuz değildir insanoğlu. Sadece bir süredir doyuma giden yolların adresini unutmuştur. Kendini yarım, eksik, kusurlu bulan hangi insan mutluluğu bulmuş ki.. Tamız biz ve de kusursuz. Aradığımız yollar bir ışığın düğmesi kadar yakında. Karanlık kalktığında ise aradığın tüm yollar senindir...



                                                                                                                      Songül öztürkcan
PAYLAŞ
Banner

YORUMLAR:

0 comments: