MUTLULUK
Biz bu dünyaya mutlu olmak, kendimiz olmak, potansiyelimizi
yaşamak için doğduk. Bin bir surat halimizin, taktığımız sayısız maskemizin,
çeşit çeşit rollerimizin altında hep yaralı bir çocuk, umut arayan bir varlık var.
Herkes mutluluk peşinde... Peki ne ola ki bu mutluluk????? Ve ayrıca mutluluğu
“yakalamak” için ne yapmalı ki acaba? Bu
mutluluk denen şey kaçan bi şey de mi biz habire peşindeyiz kan ter içinde?
Her insan tutunur bi şeylere ümitsizce, yapışır, medet umar,
etiketler mutluluğu bişeye, özdeşleştirir. O koşul olduğunda gelir mutluluk da.
Kimine mutluluk kariyerdir, kimine aşk, kimine sahip olamadığı evlat, kimine de
para. Evet hepsinin toplamıdır hayat ve hangisi yoksa en çok ona değer biçeriz
ve bir düşünürün de dediği gibi; elindekilere değil de elinde olmayana değer
verirsin. Bu açgözlülüğünden midir insanoğlunun? Hayır. Bütündür hayat, her şey
olduğunda tamdır. İstemeli sonuna kadar, talep etmeli yaşam sürdükçe. Ve fakat
asıl bana ters gelen açgözlülükten öte, istemenin doğallığının yanı sıra bu
konudaki çabasızlığı insanoğlunun. Adım atmadan talep etmesi, istediğinden emin
olmaması, emin olduğu şeye inanmaması. Toplumca (dünya toplumu olarak) kafamız
mı karışık nedir? Bir şeyin zaten olmayacağına inanarak, olmasını bekleriz
inatla, Beyazın pisikopatı gibiJ Her şey inanmakla başlar evet. Kendine inanmakla,
hayata inanmakla, içindeki güce sarılmakla, inandıklarını yaratma gücünü ifade
etmekle, değişmekle, kalıplarını kırmakla.. Doğru soruları doğru zamanda
kendine ve de evrene sormakla...
Acaba yıllardır peşinden koştuğum şeyi gerçekten istiyo
muyum? Bu gerçekleştiğinde hayatım nasıl olacak? Gerçekten istiyorsam bunun
için ne yapıyorum? Vs... evet istediğimiz, talep ettiğimiz her şey değerli ve
önemli tabi; fakat kendimize, gerçek varlığımıza bu dışsal beklentilerden daha
az özen gösteriyor, daha az önem veriyorsak, tüm beklentilerimiz karşılansa
dahi bizi ne kadar tatmin edecek? Yoksa üzerimizde yama gibi mi duracak? Bir
ağaç yoksa yaprak da, dal da yok... Bir vücut yoksa tüm giysiler boş. Saçın
yoksa tokayı napacaksın? Yüzün yoksa gülümsemen ne işe yarar? Sözün yoksa
konuşman? Bakışın yoksa gözlerin? Somut dünyayı soyuta çevirmeden ve beden
olarak geldiğini sandığın dünyada ruhunla var olmadığında neye yarar mutluluk
sandıkların? Ama dimdik duran bir bedenin üstünde giydiği her şey yakışır.
Sağlıklı bir ağaçta nice meyveler yetişir. Aslolan özdür. Özünü doyurmayan her
zaman açtır. Yüzlerce şey indirirsin de midene, ruhun açtır. O doymadan, sen
doymak nedir bilmezsin.
Zannedildiği gibi doyumsuz değildir insanoğlu. Sadece bir
süredir doyuma giden yolların adresini unutmuştur. Kendini yarım, eksik, kusurlu
bulan hangi insan mutluluğu bulmuş ki.. Tamız biz ve de kusursuz. Aradığımız
yollar bir ışığın düğmesi kadar yakında. Karanlık kalktığında ise aradığın tüm
yollar senindir...
Songül
öztürkcan
YORUMLAR:
0 comments: